13 Mayıs 2014 Salı

Kitap İncelemesi #10 (Küçük Mucizeler Dükkanı)


 Küçük Mucizeler Dükkanı
      Debbie Macomber

               Martı Yayınları
           Çeviren: Ozan Aydın
Özgün Adı: The Shop on Blossom Street
      #New York Times Bestseller
           472 Sayfa - Ciltsiz

            ★ ★ ☆ ☆ ☆

Bir tek okumayan ben kalmıştım bende okudum.


 KAPAK:

 Yasin Öksüz tarafından tasarlanan kapakta, kitabın baş karakteri olan Lydia Hoffman'ın küçük ve samimi tuhafiye dükkanının resmedilmesinin yanı sıra dikkatli baktığınızda dükkanın kapısının önünde uzanan Lydia'nın şımarık kedisi Whiskers'ı da görebilirsiniz. Kitabın kapağının sevimliliği ise sizi kendisine çekecek. Ayrıca dünya çapında 140 milyondan fazla satan yazarın kitaplarını bizimle buluşturduğu içim Martı yayınlarına da teşekkür etmek gerektiğine inanıyorum.


 YAZAR HAKKINDA:

 Tüm dünyada en çok satanlar listesindeki yerini kimselere kaptırmayan yazar, sade dili ve akıcı üslubu sayesinde kitabı kısa sürede okutmayı başarıyor.
 Blossom Street serisinin ilk kitabı olan bu kitapta yazar bize birbirinden farklı dört kadının hikayesini sunarken aynı zamanda onların ortak yönlerini keşfetmemizi de sağlıyor.
 Kendisinin de on iki yaşında örgü örmeye başladığını belirten yazar, bu kitap için yaklaşık dört yıllık bir oluşum süreci geçirdiğini söylüyor. Ayrıca yazar, tıpkı kitabın baş karakteri gibi bir tuhafiye dükkanı işleten yakın arkadaşı Linda Johnson'a teşekkür edip , kitabını ona ve iplik uzmanı olarak adlandırdığı bir diğer yakın arkadaşı Laura Early'ye adarken, kitabın gerçek hayattan esinlenildiğini vurguluyor.




 KONUSU:

 Lydia Hoffman, 30'lu yaşların başlarında olmasına rağmen geçmişinde kanseri iki kez yenmiş, hayatın değerini anlamıştı. Babasının ölümünden sonra kendi yolunu çizmeye karar veren Lydia, yapmaktan en çok zevk aldığı şeyi, örgü örmeyi kendisine iş edinmişti. Blossom sokağında kiraladığı dükkan tıpkı babasının yıllar öncesinde işlettiği dükkana benziyordu. Belki de bu sebepten Lydia daha fazla vakit kaybetmeden dükkanı kiralamıştı. Hem daha ne kadar zamanı olduğunu kim bilebilirdi ki. Beynindeki tümör geçmişti ama tekrar nüksetmeyeceğinin garantisini kim verebilirdi. Bu yüzden Lydia ablasının onu desteklememesine karşın dükkanı açmıştı.
 Jacqueline Donovan, oldukça iyi giyimli ve kendinden emin tavırlarıyla dikkat çeken bir kadındı. Ancak bütün bunlar 50li yaşların ortasında olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Kocasıyla, oğlu Paul olduğundan beri iyi bir ilişkisi yoktu. Hatta onun başka bir kadınla görüştüğünden bile şüpheleniyordu. Kimi zaman bu şüphe dayanılmaz hale gelse de Jacqueline bunu uzun süre düşünmemeye çalışıyordu. Şimdi bir de geliniyle sorunlar yaşıyordu. Oğlu ailelerine yakışmayan bir kızla evlenmişti ve Jacqueline bunun bir an önce sona ermesini umut ediyordu.
 Carol Girard, 6 yıldır mutlu bir evlilik yaşıyordu. Kocasını seviyor, onun da kendisini sevdiğini biliyordu. Evliliklerindeki tek sorun ise henüz bir çocuk sahibi olmamalarıydı. Carol işten ayrılmış ve kendini doktorların eline bırakmıştı. Bu uğurda tarif edilemez acılar çekmiş, sayısız fedakarlık yapmıştı. Ancak ne yazık ki iki kez denedikleri tüp bebek tedavisi sonuç vermemişti. Ve şimdi bebek sahibi olabilmek için son şanslarını denerken Carol'ın umut etmekten başka elinden bir şey gelmiyordu.
 Alix Towsend, aile sevgisinden uzak büyümüştü. Çok küçük yaşlardan beri kavgaların arasında kalmış, içki sigara ve uyuşturucuyu henüz küçük bir kızken anne ve babasından öğrenmişti. Annesi hapse düştükten sonra o ve abisi Tom yetimhanede büyümek zorunda kalmış, abisinin yüksek doz uyuşturucudan ölmesi sonucunda ise uyuşturucudan uzak durmaya karar vermişti.
 Bu üç kadının da Lydia'nın cuma günleri nasıl bir bebek battaniyesi örebileceklerini anlattığı kursa katılmak için farklı sebepleri vardı.
 Jacqueline iyi bir babaanne olabileceğini kanıtlamak için torununa battaniye örmeye karar vermişti. Carol ise elbette doğacak çocuğu için bu işe kalkışmıştı. Alix'in örgüyle uzaktan yakından işi yoktu. Tek amacı suçlu olmamasına rağmen ödemesi gereken kamu cezasından paçayı sıyırabilmekti.
 Ve bu birbirinden çok farklı dört kadın kısa sürede arkadaş olacaktı.




 KİTAP HAKKINDA:

 Bu kitap sizi kahkahalara boğmuyor, ağlatmıyor ya da meraklandırmıyor ama bütün bunlara rağmen kendini okuttuyor ve böylelikle farklı hayatlara tanıklık etmenizi sağlıyor. Ayrıca dört kadının hikayesini Lydia, Jacqueline, Carol ve Alix sırasını takip ederek anlatan kitap, kimi kısımlarda birçok ünlü tasarımcının örgü örmeyle ilgili sözlerini de bize sunuyor. Bunun yanı sıra kitabın son sayfalarında hikayede sözü edilen battaniyenin örgü şeması ve açıklamalarını da bulabilirsiniz.






SONSÖZ:

Eğer okuma alışkanlığı kazanmaya çalışıyor ya da bir romandan kolay sıkılıyorsanız chick-lit tarzdaki bu kitabı okuyabilirsiniz. Ve eğer beğenirseniz Blossom Street serisine ara vermeden devam edebilirsiniz.


      







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...