29 Kasım 2016 Salı

Genç Bir Doktorun Anıları - Mihail Bulgakov | Kitap İncelemesi *101

Genç Bir Doktorun Anıları
Mihail Bulgakov

İş Kültür Yayınları
Çeviren: Tuğba Bolat
Özgün Adı: Zapiski Yunogo Vraça
157 Sayfa - Ciltsiz

★ ★ ★ ★ 

Leopold Leopoldovich'e...

KAPAK:

 İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlanan kitabın kapağında Moskova'nın dondurucu soğuğunda ne yapacağını bilemez halde yürüyen genç doktorumuz bulunmakta.


(Dizi Afişi)

YAZAR HAKKINDA:

 Asıl mesleği hekimlik olan Mihail Afanasyeviç Bulgakov, önceleri gazeteciliğe el atsa da 1925'te yayımladığı Beyaz Muhafız ile yazarlıkta karar kıldı. Yine 1925'te yazdığı en önemli eserlerinden biri olan Köpek Kalbi'nin yayımlanması fiilen yasaklanırken 1930'a doğru tüm yazılarına aynı yasak getirildi. Bunun üzerine ülkeden göç etmek isteyen Bulgakov'un isteği Stalin tarafından geri çevrildi. Köpek Kalbi, 1940'da böbrek yetmezliğinden Moskova'da yaşamını yitiren yazarın ölümden neredeyse 50 yıl sonra ancak 1987'de Sosyetler Birliği'nde yayımlanabildi. Yarı otobiyografik bir roman olan ve kendi yaşamından da kesitler içeren Genç Bir Doktorun Anıları ise okurları tarafından çok beğenilmesinin yanı sıra PlayHouse tarafından diziye bile uyarlandı.

KONUSU:

"Uzaklarda bir yerlerde hayat fırtınalı bir şekilde, hızla devam ediyor; fakat benimse yalnızca pencereme vuran, tıkırdatan ve sonra da hiç fark ettirmeden sessiz kar tanelerine dönüşen yağmur damlalarım vardı."

 Tıp Fakültesi'nden en iyi dereceyle mezun olduktan sonra Moskova'nın kuş uçmaz kervan geçmez bir köyünde çalışmak üzere görevlendirilen genç doktor Bomgard, 24 saatlik yolculuğun ardından soğuk bir akşamda hastaneye adımını attığında, aklında cevaplanması gereken onlarca soru vardı. Boğulmuş fıtığı nasıl tedavi edecekti? Ters doğumda neler yapılmalıydı? Frengiye ne iyi gelirdi? Ve her şeyden önemlisi böyle hastalarla karşılaştığında ne yapacaktı?
 Yaşı itibariyle hastane çalışanlarının başta çok ciddiye almadığı, hastaların ise bilgisine hiç mi hiç güvenmediği doktorun bilge hekim Leopold Leopoldovich'in yerine atanması şanssızlıktı ancak buna karşın tüm derslerden tam not almış doktorun pes etmeye niyeti yoktu. Geceleri durmadan tıp kitapları karıştırıyor, tam uykuya daldığı sırada şiddetle çalan kapı yüzünden uyanıyor ve kendini hastanede buluyordu. 

 Bomgard'ın hastaların sayısı gün geçtikçe artıyor buna bağlı olarak tecrübesiz doktor kimi zaman sakallarını tıraş edecek vakti bile bulamıyordu. Bir süre sonra da bu beyhude uğraştan vazgeçip daha seyrek yıkanmaya başlamıştı. Devrimin patlak verdiği aynı tarihlerde Moskova'dan uzak bir köyde işte böyle trajikomik bir yaşam sürüyordu.



KİTAP HAKKINDA:

 Bulgakov'u, bir köpeğin çeşitli operasyonlar sonucunda insana dönüşme sürecini anlattığı hiciv türündeki kitabı Köpek Kalbi sayesinde tanımıştım ki kitap 2015'te okuduğum en iyi 15 kitap arasına girmeyi de başarmıştı. Geçtiğimiz aylarda ise A Young Doctor's Notebook adlı mini diziye denk gelmiş ve hikayenin Bulgakov'un bu eşsiz eserine dayandığını öğrenince izlemek istemiştim. Başrollerinde John Hamm ve Daniel Radcliff'in oynadığı diziye kelimenin tam anlamıyla bayıldım. Oyunculuğun dışında Bulgakov'un mizahi dilini yansıtma biçimlerini ve dönemine uygun olarak seçilen müzikleri çok başarılı buldum. Diziyi bu kadar beğenince kitabı okumak da şart oldu haliyle ve ilk siparişimde sepete ekledim.
 Kitabın adı her ne kadar Genç Bir Doktorun Anıları olsa da biz esasen yaşları birbirine oldukça yakın üç doktorun 1917'deki maceralarını, korkularını, hayal kırıklıklarını ve mücadelelerini okuyor, onlarla uykusuz kalıp, acı çekip, ameliyatlara girip, ter döküyoruz. Bulgakov'un muhteşem üslubu ve gerçekçiliği sayesinde kitabı okurken edebi anlamda doyuyor ve hayatın teoriden ibaret olmadığını kimi zaman bir şeyleri yaşayarak öğrenmenin insanı daha fazla geliştirdiğine tanık oluyoruz.

SONSÖZ:

 Ben kitabı çok severek okudum ve benim zevkime güveniyorsanız okumanızı da şiddetle tavsiye ederim. Ayrıca dizisini de henüz izlemediyseniz bence çok şey kaçırıyorsunuz.

                    Dizinin Fragmanını İzlemek İçin Tıklayın


Tüm Hakları Saklıdır.

17 Kasım 2016 Perşembe

Barbie'nin Katli - Eleni Dafnidi | Kitap İncelemesi *100

Barbie'nin Katli
Eleni Dafnidi

Opm & Ruffel
Çeviren: Lale Alatlı
Özgün Adı: İ Eksolothrefsi ths Barbie 
246 Sayfa - Ciltli

★ ★  ☆ 


KAPAK:

 Daha önce denk gelmemiş olduğum Opm & Ruffel tarafından yayımlanan kitabın kapağı toz pembesi olması sebebiyle kız arkadaşlarımın bir hayli dikkatini çekti.


YAZAR HAKKINDA:

 Kıbrıs asıllı yazar Eleni Dafnidi, Yunanistan'da hukuk eğitimi aldıktan sonra yazmaya merak sardı. Ülkemizde yalnızda tek bir kitabı yayımlanmış olmasına rağmen gerekli tanıtımların yapılmasıyla birlikte çok satanlar arasına girebilecek bir yazar olduğu kanaatindeyim. Bunun dışında Dafnidi hakkında çok fazla bilgi bulamamış olsam da bu kısımda asıl değinmek istediğim şey Lale Alatlı'nın muhteşem çevirisi olacak. Kitaba başlamadan önce hiç duymadığım bir kitap (ve yayınevi) olduğu için çeviriden şüpheliydim ancak Lale Alatlı bu şüphemde ne kadar yersiz olduğumu bana ispatladı. Çevirmenin yer yer konuyla alakalı olarak Türkçe deyimler kullanması bir hayli hoşuma gitti.


KONUSU:

 Sevgi neydi? 
 Sevgi yemekti.

 Thenia için yemek yemek bir ihtiyaç değil adeta hobiydi ve fazla kilolarını (1.60 boyunda olmasına rağmen 120 kiloydu) bu hobiye borçluydu. Yemek ayırdığı söylenemezdi, her fırsatta önüne ne gelirse yiyor bundan pişmanlık duyduğu anlarda çikolatayla mutluluk takviyesi yapıyordu. Gereğinden fazla "iri" olmasında elbette tek suçlu o değildi. Annesi çocukluğundan beri çeşitli bahanelerle (yemezsen büyüyemezsin, kafan nasıl çalışacak sonra, bir dirhem et bin ayıp örter vb.) onun hava yastığına dönüşmesine baya katkı sağlamıştı. Fejim yapacak iradeyi kendinde bulmasıyla, 3 kase pudingi mideye indirmesi arasında geçen süre ise oldukça kısıtlıydı.  
 Daha sonra Tanrı "Işık olsun" dedi. Işık, güneş ve ay oldu. Arkasından da arılar, pembe kelebekler ve kuşlar. Thenia o sabah gördüğü çocuğa yıldırım aşkıyla vuruldu. Ve belki de hayatında ilk kez başının dönmesinin sebebi açlık değildi.

KİTAP HAKKINDA:

 Barbie'nin Katli hem ülkemizde hem de dünyada neredeyse hiç bilinmeyen ancak bana göre türündeki diğer örneklerle kıyaslandığında popülariteyi hak eden bir kitap.
 Kitabı okumaya başlarken bu denli beğeneceğimi düşünmemiştim. Thenia'yı ve mizah anlayışını çok sevdim buna bağlı olarak da kitabı çok kısa sürede okudum. Elbette sıkıldığım yerler de oldu (özellikle Otobüs kısımları) hatta sonlarına doğru hikayenin klişeleşmesi beni hayal kırıklığına uğrattı ama ilk sayfalardaki beğenimden ötürü kitaba 3 yıldız vermeyi uygun gördüm ki bu benim için oldukça iyi bir puan..

SONSÖZ:

 Komik ve hoşça vakit geçirebileceğiniz bir kitap arıyorsanız Barbie'nin Katli'ni okuyabilirsiniz.
Tüm Hakları Saklıdır.

7 Kasım 2016 Pazartesi

Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat - Stefan Zweig | Kitap İncelemesi *99

Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
Stefan Zweig

İş Kültür Yayınları
Çeviren: Mahmure Kahraman
Özgün Adı: Vierundzwanzig Stunden Aus Dem Leben Einer Frau
71 Sayfa - Ciltsiz

★ ★  ☆ 

KAPAK:

 İş Kültür tarafından yayımlanan kitabın kapağında Mrs. C.'nin gençliği bulunmakta.


YAZAR HAKKINDA:


1881'de Viyana'da dünyaya gelen Yahudi asıllı Stefan Zweig, çocukluğundan beri daima edebiyata ilgi duydu.
 Şiirden, biyografiye kadar birçok türde eser veren ve kaleme aldıklarıyla adından sıkça söz ettiren Zweig, son dönemlerde Avrupa'nın gidişatından tedirgin olmaya başlamış, politik olarak ikilemde kalmış, kendi geleceğinden de emin olamamıştır. Öyle ki Reichstag yangınından kısa süre sonra konuştuğu yardımcısına, kitaplarının artık Almanya'da yayımlanabileceğinden kuşku duyduğunu söyler ve çok geçmeden eserleri 10 Mayıs 1933'te yakılanlar arasındaki yerini alır.
 Bu olaylar üzerine karamsarlığa kapılan yazar 1942'de eşi Lotte ile birlikte yaşamına son vermeye karar verir ve yatağında hayata gözlerini yumar.

KONUSU:


 Yirmi dört saat bir kadının yaşamından neler değiştirebilir?
 Mrs. C. kocasının ölümünden sonra hiçbir şeyin aynı olmayacağını düşünüyordu. Yaşları epey ilerlemiş olan oğulları artık ona ihtiyaç duymuyor o da kafasını meşgul edebilecek yeni uğraşlar arıyordu. Vaktinin çoğunu kumarhanelerde geçiriyor, kocasının ona öğrettiği gibi insanların ellerini izleyerek harcıyordu. O gece karşılaştığı eller ise 24 saatte ona sayısız duygu yaşatacak ve ömrü boyunca unutamayacağı anıların baş kahramanı olacaktı.  


KİTAP HAKKINDA:

 Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nu okuduktan sonra Stefan Zweig'a olan ilgim ve hayranlığım daha da arttı. 
 Kısacık kitaplara koca hikayeler sığdıran ve muhteşem dili sayesinde okurlarını büyüleyen yazarın diğer kitaplarını da fırsat buldukça okumayı planlıyorum.
 Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat'i keyifle okumuş olmama rağmen favorim hâlâ Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu.

SONSÖZ:

 Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat'i okumanızı öneririm.



Tüm Hakları Saklıdır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...