30 Kasım 2014 Pazar

Okuduklarım #6 (Kasım/2014)

Kasım Ayında Okuduklarım

  • Kırmızı Pazartesi
  • Umutsuz
  • Bir Katilin Anıları
  • Bildirge

 Herkese merhaba. Bugün sizlerle Kasım ayında okuduğum kitaplarla ilgili düşüncelerimi paylaşacağım.

 Vizelerle dolu Kasım ayında yalnızca 4 kitap okuyabildim ki bunların arasında çok sevdiklerimle yetersiz bulduklarım oldu.

                  

 Az önce de belirttiğim gibi Kasım ayındaki yoğunluğumdan ötürü bir şenlik düzenlemeyi düşünmüyordum ancak arkadaşım Up With The Book ile birlikte Gabriel Garcia Marquez'in Kırmızı Pazartesi adlı uzun öyküsünü okurken mini bir okuma şenliği yapmaya karar verdim.
 Marquez bu kitabında sonu başından belli olan bir cinayeti kusursuz dilliyle anlatmakla kalmayıp ustalığı sayesinde insanı olayların içine çekiyor.
 Henüz Nobel Ödüllü yazar ile tanışma fırsatı edinemediyseniz Kırmızı Pazartesi'nin başlangıç olarak çok iyi bir seçim olacağı düşüncesindeyim.


                  ★

 Bu ay okuduğum ikinci kitap ise birçok yabancı ve Türk blogger tarafından yeğe göğe sığdırılamayan Umutsuz oldu.
  Dili itibariyle bir hayli akıcı olmasına rağmen Umutsuz'u okurken kaç kez elimden bıraktım kaç kez yeniden bir şans verdim sayamadım. 
 Genelde karakterlerden çok olay örgüsüne önem veren biri olarak belki de ilk kez bir kitabın karakterlerinden bu derece haz almadım.
 Yazarın, yaşanılan trajediyi yeterince iyi anlatamadığını, okuru genç yetişkinlere yönelik samimi olmayan bir aşk ile etkilemeye çalıştığı düşüncesindeyim.



                    ★

 Kasım ayında okuduğum üçüncü kitap Özgür Göç'ten Bir Katilin Anıları'ydı.
 Konu itibariyle bir hayli ilginç olan ve yazarın yaşamından da izler barındıran kitabı okunulabilir buldum.
 Ancak yazarın olayları "anlatıcı" bakış açısından ele almış olmasının kitaptaki heyecan ve gerilimi neredeyse tümüyle yok ettiği düşüncesindeyim.


                 ★

 Kasım ayını yeni bir distopya serisinin ilk kitabı ile sonlandırdım. Bildirge hem konu hem de dil itibariyle kısa sürede çok severek okuduğum bir kitap oldu.
 Ölümsüzlüğün bulunduğu gelecekte geçen, yeni bireylere yer kalmayan dünyadaki sistemi anlatan kitap aynı zamanda düşündürücüydü. 
 Kitapta yer alan aşk ise bütünüyle "sahici"ydi.



 Benim Kasım ayında okuduğum 4 kitap ve haklarındaki yorumlarım bu şekildeydi. Umarım faydalı ve keyif aldığınız bir yazı olmuştur. Bir sonraki yazımda görüşünceye dek kendinize iyi bakın.


 

Tüm Hakları Saklıdır.

28 Kasım 2014 Cuma

Kitap İncelemesi #38 (Bildirge Serisi #1 / Bildirge)


Bildirge 

Gemma Malley

Delidolu Yayınları
Çeviren: Tufan Göbekçin
Özgün Adı: The Declaration
256 Sayfa - Ciltsiz

              ★ ★ ★ ☆ 


 "Benim adım Anna ve burada olmamalıydım. "

KAPAK:

  Delidolu Yayınları tarafından orijinal tasarımıyla okurlarla buluşan Bildirge, her ne kadar pembe kapağı sayesinde çok sevimli bir halde olsa da, içinde derin bir distopya barındırıyor. Anna'nın geçmişiyle bağ kurmasını sağlayan kelebek figürü ise kapakta yer almakta.




YAZAR HAKKINDA:

 Üniversitede Felsefe eğitimi aldıktan sonra bir müzik grubuna katılıp dünya turuna çıkan yazar aynı zamanda gazetecilik de yapmaktadır.

 Ülkemizde Bildirge(The Declaration) serisi haricinde yine Delidolu Yayınları'ndan çıkan Geri Gelenler adlı, bir tek kitabı da olan Malley'in toplamda 7 kitabı bulunmaktadır.

http://www.gemmamalley.com/

KONUSU:

 Anna dünyaya bir Artık olarak geldi. Doğmayı o istememişti. Ailesi Bildirge'ye karşı gelmekle kalmamış, onu da işledikleri suça eşlik etmişlerdi. Eğer sonunun böyle olacağını bilseydi, Anna kesinlikle dünyaya gelmek istemezdi. Ama buradaydı. Hayattaydı ve Yasal'ların enerjilerini tüketmekten başka hiçbir şeye yaramıyordu.
 Büyük Depo'da Artık'lar faydalı olmak üzere yetiştiriliyordu. Böylelikle Yasal'lara yardım edebilir, ailelerinin günahlarını temizlemeye çalışabilirlerdi. 
 Anna iyi bir Artık'tı. Hatta çalışmaları sayesinde Kıymetli Mal bile olmuştu. Ona verilen tüm işlerini yerine getiriyor, kurallara koşulsuz uyuyordu. Ta ki Peter gelinceye kadar...

KİTAP HAKKINDA:


 Ölümsüzlüğün keşfedildiği dünyada herkese yer var mı?

 Yazarın sade dili sayesinde kısa sürede okunan Bildirge, geleceğin önemli konularından birini Ölümsüzlüğü distopik bir dünyada ele almakla kalmayıp, aynı zamanda her çocuğun yaşama hakkına sahip olduğunu vurguluyor.



SONSÖZ:

 Konu ilginizi çektiyse serinin ikinci kitabı olan Direniş'i de okuyabilirsiniz.

                           


Tüm Hakları Saklıdır.

25 Kasım 2014 Salı

Kitap İncelemesi #37 (Bir Katilin Anıları)



Bir Katilin Anıları
Özgür Göç

Cinemascope Yayınevi
187 Sayfa - Ciltsiz 

             ★ ★ ☆ ☆ 

"Bir cinayetin ayrıntılarını hiç düşündünüz mü?"

KAPAK:

 Cinemascope Yayınevi'nden çıkan kitabın kapağı film afişlerini aratmıyor.




YAZAR HAKKINDA:

 Radyo Programcılığı ve sunuculuğun yanı sıra tiyatro ve yazarlık eğitimi alan Özgür Göç, ilk romanı Bir Katilin Anıları'nda mesleğinin inceliklerinden faydalanmakla kalmayıp, televizyonun egemen olduğu dünyada okurlara radyonun kapısını aralıyor.

 Özgür Göç ile ilgili daha detaylı bilgi için Bir Katilin Anıları kitabının resmi İnternet sitesini ziyaret edebilir ya da yazarla yapmış olduğumuz keyifli sohbeti okuyabilirsiniz.



KONUSU:

 Geçmişinden bir haber, radyoculuk hayallerinin peşinden İstanbul'a gelen Altan Erkışla, hiç vakip kaybetmeden hatrı sayılır bir radyoda işe başlamıştı.
 Anlattığı hikayelerle insanları şaşırtıp dehşete düşüren Altan, anlattıkça anlatıyor hikayeyi dinleyenlerin önerilerine göre şekillendirmeye devam ediyordu.
 Peki ona ilham veren neydi? Bütün bu cinayet senaryoları kurgu muydu? Altan'ı geçmişindeki hangi gerçek kovalıyordu?



KİTAP HAKKINDA:

 Konu itibariyle oldukça ilginç olan ancak yazarın kullandığı bakış açısı nedeniyle olayların heyecanının bir parça da olsa yitirildiği bu ince kitabı yazarın sade dili sayesinde kısa sürede okuyacaksınız.

SONSÖZ:

 Konu ilginizi çektiyse Bir Katilin Anıları'nı okuyabilirsiniz.

Bir Katilin Anıları Kitabının Tanıtım Filmini İzlemek İçin Tıklayın


 

Tüm Hakları Saklıdır.

24 Kasım 2014 Pazartesi

Röportajlar #4 (Bir Katilin Anıları'nın Yazarı Özgür Göç İle)

Özgür Göç ile Röportaj

 Herkese merhaba. Bugün sizlerle Bir Katilin Anıları adlı romanın yazarı Özgün Göç ile yapmış olduğum keyifli sohbeti paylaşıyorum.

 Öncelikle Özgür Göç'e desteğinden ötürü bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. 

 Dilerseniz hiç vakit kaybetmeden röportajımıza başlayalım.


       Merhaba Özgür Bey, öncelikle bana ve takipçilerime kitabınızı okuma fırsatı sunduğunuz için çok teşekkür ederim. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? 

        Merhabalar. Sana ve takipçilerine İstanbul’dan selamlar. Her türlü platformda söyleşi yapmak, tanışmak ve yeni hikayelere şahit olmak çok şahane bir duygu. Bu lezzeti bana tattırdığın için bende sana tüm samimiyetimle teşekkür ediyorum. Ben 36 yaşındayım. Yıllarca radyo-tv programları yaptım. Hala bazı teklifler gelse bile artık görsel medyadan sıkıldım diyebilirim. Kanımızda radyo programcılığı olduğu için sanırım, biraz daha gizemi seviyorum. Takipçiler(lerim) ve tüm kitap okuyan kitap aşıkları umudum odur ki zaman içinde “ÖZGÜR GÖÇ” ü daha iyi tanıyacaklardır. 

       Peki bir roman yazmaya nasıl karar verdiniz? 

       Aslında yıllar boyunca hep yazdım, yalnız şiirler biriktiriyordum, kısa hikayeler yazıyordum. Bir gün (kurban bayramına 1 hafta kala) aklıma çocukluğumdan bir kare düştü. Gözleri önünde bir bedenden ruh alınan insan psikolojisi nasıl olur. Yıllar geçtikçe o psikoloji ne hale gelir diye ve macera başladı diyebiliriz. 

     
Bir Katilin Anıları’nı yazıya dökerken nelerden ilham aldınız?

   Az öncede belirttiğim gibi kurban bayramlarında babam elimden tutar pazara götürür ve bir koç alırdı. Bende bunların tüm evrelerine şahit olurdum. Satın alınıp kemiklerinin ayrılmasına kadar akan ilk kan damlası romanda bir teşbih ile anlatılıyor zaten ilk çıkış noktası odur. 

 Kitaptaki ana karakterimiz Altan(İlker/Mikail) her insanın içinde potansiyel bir katil ya da psikopat olduğunu düşünüyor. Sizin bu konudaki fikirleriniz nelerdir?

   Bence çok doğru bir tespit oldu. Zira her insan bir potansiyel katildir. Futbolda gol kaçıran bir oyuncu “ O GOLÜN KATİLİDİR.” Mesela bir TV şovu düşünün BEYAZ SHOW olabilir. Beyazıt Öztürk yapmaya çalışıp yapamadığı esprinin katilidir. Örnekleri çoğaltabiliriz. Sizin sormak istediğiniz meyanda ise cevabım evet her insanın içinde potansiyel bir psikopat yatıyor en basit örneği trafikte yaşanan ölümlü hadiseler. Çocuk ve kadın cinayetleri. Maalesef aramızda katiller ile yaşıyoruz.

   Peki ya gerçek hayatta kitaptaki gibi bir radyo şovu olsaydı tepkiler ne yönde olurdu?

    Aslında bir radyo yayın müdürünün bu tarz bir program yapmasını çok arazu ederim (tabi uygun saatlerde) gelecek tepkiler elbetteki çok ciddi boyutta olurdu sanırım.

    Kitabı okurken Kadavra(Pathology) filmindeki repliği hatırlar gibi oldum. Eğer insanlar yakalanmayacaklarını bilselerdi suç işlerler miydi?

      Suç işleme mekanizması insanda yakalanmama güdüsü ile orantılı değil bence. İnsanı suç işlemekten alıkoyan tek etken vicdanıdır. Buna farklı isimlerde versek kalbinde vicdan kırıntısı olan kişilerin suç işlemesi mümkün değil. Olmuyor mu? Elbette ki çocuğuna merhamet ile yaklaşan bir baba, bir bakmışsınız akşam ana haberde katil olarak karşımıza çıkıyor. Bu defa vicdan denen duygunun beslendiği kaynakta sorun var diyorum. Yani bir insan vicdan kabını rahmani şefkat ile doldurmadıkça suç işlemeye meyillidir. Bunun adına İLAHİ VİCDAN denilebilir.

    İlk romanınız Bir Katilin Anıları’nı yazım aşamasında ya da sonrasında karşılaştığınız sorunlar oldu mu?

      Yazım aşamasında yaşadığın tek sorun zaman kontrolüydü. Zira yazarlığın haricinde yaptığım diğer işler beni hep gecenin ikisinden sonra yazmaya itti. Sonrasında yaşadığım sorunlar “tek kitaplık yazar” olmamayı öğretti. Öylesine sıkıntılı ve zor bir piyasa ki bir kitap yazıp ben kitap yazdım bunu dağıtın veya satın demek ayrıca kendini kabul ettirmek ciddi anlamda zor. Şükürler olsun bu sorunların hepsini dağıtımcılar ve satış merkezleri ile kurduğumuz samimi diyaloglar sayesinde atlattık.


     Peki uygun bir yayınevi bulmak konusunda zorlandınız mı?

      Bu konu benim en koyla çözdüğüm sorun oldu. Kendi yayın evimi kurdum ve hiçbir sorun yaşamadım. 


   Kitap oldukça ilginç bir noktada sona erdi. Bir devam romanı yazmayı planlıyor musunuz?

      Devamı kesinlikle var. Hikaye zaten biterken yeniden başlıyor. Fakat serinin ikinci bölümü 2016 yılında düşünüyorum. Yılbaşında(aralık 2014) “AŞK OLSUN Aşk-ı Rehber” adında şiir tadında bir eser daha geliyor. 2015 sonlarına doğru “ Osmanlı-2071” ve ardından Bir Katilin Anıları-2 olarak yazarlık maceramız devam edecek. Bu arada okuyucularımıza ve takipçilerimize birde müjde vermek isterim Kitabımızın ikincisi çıkmadan sinemaya uyarlamaya karar verdik ve senaryo yazım aşamaları adaşım “ÖZGÜR AKÇAY” Tarafından başladı bile, yani seri hem kitap olarak hemde beyaz perdede devam edecek.

     Hangi polisiye-gerilim yazarlarını takip ediyorsunuz?

     Devamlı takip ettiğim bir yazar yok gibi neredeyse, özellikle de yazmaya başladığım günlerde pek kitap okumak istemiyorum. Olur ya bir kelime öbeği hafızamda kalır ve farkına varmadan eserime sızar, o bana ciddi anlamda yara verir. Onun için yazmadığım haftalarda elime ne geçerse okuyorum. Yalnız ben sadece tutan bir romanın yazarı olup, sadece o kategoride yazan yazarlara karşıyım. Adam bir polisiye yazıyor, tuttu ya ömrü boyunca polisiye yazmaya devam ediyor. Tamamen ticari bir kaygı bence. Benin ilk romanım polisiye, sonrasında şiir kitabı çıkartacağım, sonrasında tarihi bilim kurgu yazıyorum. Hayat gibi düşünün insan güler, sevinir, ağlar, üzülür. Her duyguyu yaşayıp sadece tek bir pencereden hayatı yansıtmak bana göre değil. Ben necip fazıl Kısakürek şiirleri okuyorum. Nazım hikmet ile kafamı açıyorum ve Ahmet Ümit kitapları alıp rafımda tutuyorum. Hasılı yazıya dökülen tüm eserler kıymetlidir. Ama tek düze ve tek yöne seyir etmek çeşitliliği öldürüp insanı duygusuzlaştırır.

     Şu anda okuduğunuz kitap nedir?

     Osmanlı 2071 hazırlığını öykü anlamında tamamladım ve yazım aşamasındayım. Dolayısı ile okuduğum eserler sadece tarihsel eksikliklerimi tamamlamak adına Osmanlı tarihi, dünya tarihi ayrıca seyahatname okuyorum.

      Sosyal medyanın insanlara okuma alışkanlığı kazandırdığını düşünüyor musunuz?

   Kesinlikle kazandırıyor. Hiç kitap okumayan insanlarımız vardı bizim, Instagram'da ve diğer sosyal mecrada fotoğraf çekip paylaşırken bile olsa göz atıyor, kapağı ne kadar güzel diyor. Eline alıyor bir iki sayfa okuyor. Sonra başka bir kitapla fotoğraf çekilirken kitabı istiyor ve okumaya başlıyor. Sosyal medya bence bu işi iyi yapıyor. Bu işte bir dert işi sizin gibi bir çok dertli insan kitapları tanıtıyor, yazarları tanıtıyor, hatta bazen buluşmalar oluyor. Siz iyi ki varsınız, sosyal medyada varlığımız sizin gibi bloggerler vasıtası ile hayat buluyor.  

    Birazda kitap dışında sohbet edelim ne dersiniz? Sizce radyo, televizyona göre daha gizemli bir medya ürünü mü?

   Aslında evet gizemliydi. Fakat sosyal medya ve “ ŞÖHRET “ hırsı meslektaşlarımı etkiledi ve sosyal medyayı kullanarak gizem kapısını araladılar. Artık eskisi gibi gizemli radyo programcısı kalmadı. Hatırlar mısınız bilmem “Hop Dedik Ayhan” hiç kendini göstermiyordu. Yada eski radyo programcısı vardı “serseri” gizemliydi, fakat içlerinde bulunan şöhret hırsı bu gizem kapılarını sonuna kadar açtı.

   Severek takip ettiğiniz radyo sunucuları kimlerdir?

  Elbetteki var. Her sabah değerli arkadaşım “Duygu Özkan’ı” dinlerim. Süper Fm yayın müdürü ve yayıncısıdır. Ayrıca Afrikalı Ali Kral Fm den sevdiğim bir dostumdur. Radyo genelde artık arabada seyir halindeyken dinleniyor. En azından ben araç kullanırken dinliyorum özellikle seçmiyorum, yani o anda hangi radyo hoşuma giderse haber, şarkı, türkü, yerli yabancı ayırmıyorum.

  Günümüzde hemen hemen her gün bir kadın cinayeti haberi okuyoruz. Bu konudaki düşünceleriniz neler?

   Sohbetimizin başında belirttiğim gibi kelime haznesi dar olan insanlar düşünmek yerine eylem yapmayı tercih ediyorlar. Sağlıklı düşünemeyen kişi maalesef sonu hüsran olan eylemler gerçekleştirebiliyorlar. Hırsızlık, gasp, cinayet adı her ne olursa olsun hepsinin önüne geçmenin en kesin sonucu okumak. Zaten İslam dininin ilk emir olan “OKU” ayeti nasıl bir Dünya’ya  adım atıyoruz onun sinyallerini veriyor. Okursan başarırsın, okursan mutlu olursun, Okursan saygı görür ve saygı duyarsın.

  Son olarak röportajımızı okuyanlara söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

  Röportajımızı kaide değer bulun okuyan tüm okuyuculara teşekkür ediyorum. Hayat sadece aldığımız nefes ile verdiğimiz nefes arasında gizli bir andır. Bu anlarımızı değerli kılan tek unsur “Nasıl biri olduğumuzdur” İyi birisi olabilmek için okuyalım, okumaya teşvik edelim diyorum.

Sorularıma verdiğiniz samimi yanıtlar ve inceliğiniz için bir kez daha teşekkür ederim.


 

19 Kasım 2014 Çarşamba

Kitap İncelemesi #36 (Umutsuz Serisi #1 / Umutsuz)

Umutsuz
Colleen Hoover 

Epsilon Yayınları
Çeviri: Kübra Tekneci
Özgün Adı: Hopeless
#New York Times Bestseller
428 Sayfa -Ciltsiz 

             ★  ☆ ☆ 


" Kendini umutsuz hissetmene neden olabilecek bir gerçeği öğrenmeyi mi tercih edersin yoksa yalanlara inanmayı mı? "


KAPAK:

 Epsilon Yayınları tarafından orijinal tasarımıyla okurlarla buluşan kitabın kapağında, geçmişte yaşadıklarını bir bir hatırlayan ve çaresizlik içinde her şeyin düzeleceğini umut eden Sky bulunmakta.


YAZAR HAKKINDA:

 Colleen Hoover, yayımladığı ilk serisi Slammed ile satış rekorları kırarken, Umutsuz sayesinde okurlarını kendine bir kez daha hayran bıraktı.
 Umutsuz ve Yeni Bir Umut kitaplarının yanı sıra seriye Finding Cinderella adında bir de novella ekleyen yazar, kitabın seriden bağımsız olarak da okunabileceğinin altını çizmeyi de ihmal etmedi.

" Günün birinde biri kalbini hak ettiği şekilde sevecek. "

KONUSU:

 Birkaç ay sonra 18 yaşına girecek olan Sky, evde eğitim görmekten sıkılmış ve evlatlık verildiği Karen'a devlet okuluna gitmek konusunda ısrar etmeye başlamıştı.
 Bu ısrarlara, Sky'ın en yakın arkadaşı olan Six'in de baskıları eklenince, Karen her ne kadar bunun mantıklı olduğunu düşünmese de daha fazla dayanamamış ve pes etmek zorunda kalmıştı.
 Sky, okuldaki ilk haftaların zor geçeceğinden emindi. Üstelik Six'in başka bir okula gidecek olması da bu süreçte kendini yalnız hissedeceğinin habercisiydi.
 Ancak çok geçmeden, kendine sıkı bir dost edinmekle kalmayıp, kalbini de okulun en yakışıklı çoğuna, Dean Holder'a kaptıracaktı.
 Peki ya Sky, geçmişin izlerini kapatmada ne kadar başarılı olacaktı?

" Tanrı sırf birini sevdiğin için seni cehenneme mahkum edecek biriyse, sonsuzluğu onunla geçirmek istemezdim. "

KİTAP HAKKINDA:

 Sade ve kolay anlaşılır bir dile sahip olan kitapta, yazarın yaşanılan dramdan çok genç yetişkinlere yönelik aşka ağırlık vermesini rahatsız edici bulduğumu belirtmeliyim.
 Hem Türk hem de yabancı bloggerlar tarafından çok sevilen ve yere göğe sığdırılamayan kitabın, etkileyicilik konusunda da eksikleri olduğunu düşünüyorum.

SONSÖZ:

 Eğer konu ilginizi çektiyse ve olaylara bir de Holder'ın gözünden bakmak istiyorsanız, serinin devam kitabı olan Yeni Bir Umut'u okuyabilirsiniz.

 

Tüm Hakları Saklıdır.

18 Kasım 2014 Salı

Book Tag ♥ #9 (Would You Rather ? / Hangisini Seçersin ?)

Would You Rather ?
Hangisini Seçerdin ?

 Herkese merhaba. Uzun bir aradan sonra yeniden bir tag yazısı ile karşınızdayım.

 Sanırım bu tag'i yapmayan bir tek ben kaldım. Hazır sınavlardan vakit bulmuşken neden soruları yanıtlamıyorum dedim ve işte buradayım.

 Would You Rather tag'inde size sunulan 2 durumdan birini seçmek zorundasınız ancak unutmayın seçimlerinizin hayat boyunca geri dönüşü olmayacak.

 Tag'i özetledikten sonra sorularımıza geçebiliriz.

1. Çok kitaptan oluşan serileri mi yoksa tek kitapları mı tercih edersin?

 İşin aslı 10-15 kitaptan oluşan serilerin bir süre sonra heyecanlarını yitirdiğini düşünüyorum. Bana göre bir seri en fazla 3 kitaptan oluşmalı. Üstelik bu denli uzun bir seriye saplanmak yerine bu süreçte birçok farklı kitap okunulabileceği için benim seçimim tek kitaplar. 

2. Sadece kadın yazarları okumak mı yoksa erkek yazarları okumak mı?

 Çok başarılı kasın yazarları bir yana bırakırsak genelde erkek yazarların kitaplarını severek okuduğumdan ötürü bu soruya cevabım kuşkusuz erkek yazarlar.

3. Kitapçıya gidip kitap satın almak mı yoksa internet üzerinden sipariş vermek mi?

 Her ne kadar internet üzerinden sipariş vermek çok daha avantajlı olsa da ben kitabı hissederek satın almayı tercih ederim.

4. Sinemaya uyarlanan kitaplar mı yoksa diziye uyarlanan kitaplar mı?

 Dizilerin de tıpkı uzun seriler gibi bir süre sonra kendilerini tekrar ettiklerini düşündüğüm, ve hayal ettiğim kurguyu beyaz perdede görmeyi sevdiğim için sinemaya uyarlanan kitapları tercih ediyorum.

5. Günde 5 sayfa kitap okumak mı yoksa haftada 5 kitap bitirmek mi?

 Haftada 5 kitap bitirebilmek benim için şu an imkansız olsa da elbette haftada 5 kitabı keyifle okuyabilmek isterim.

6. Profesyonel bir yazar olmak mı yoksa profesyonel bir eleştirmen olmak mı?

 Blogumda kitap eleştirileri yayınlamama rağmen bu soruya, kitap okumaya başlamadan önce yazmayı deneyen ve bu konuya yatkın biri olduğunu düşünen biri olarak cevabım profesyonel bir yazar olmak. 

7. En sevdiğiniz kitabı tekrar tekrar okumak mı yoksa her gün daha önce okumadığınız bir kitabı okumak mı?

 En sevdiğiniz kitabı tekrar tekrar okumak bir süre sonra ister istemez sizi sıkacaktır ancak yeni kitaplara şans vermeyi düşündüğünüzde içlerinden beğeneceğiniz kitaplar çıkacağı kanısındayım. Bu sebeple cevabım her gün daha önce okumadığım bir kitabı okumak.

8. Kütüphanede çalışmak mı yoksa kitap satıcısı olmak mı?

 Çocukluğumdan beri hayalini kurduğum bir kitap cafe sahibi olmak. İnsanların kitaplarını okurken bir yandan sıcak bir bardak kahve içebilecekleri bir yer sizce de çok hoş olmaz mı?

9. Favori türünüzden kitaplar okumak mı yoksa favori türünüz haricindeki her türden kitaplar okumak mı?

 Favori türüm olarak adlandıracağım kitaplar şüphesiz distopyalar. Her ne kadar distopyalardan vazgeçebileceğimi sanmasam da ard arda distopik kitaplar okumak sisteme karşı gelme dürtünüzü körükleyebilir. Bu sebeple favori türüm haricindeki her türden kitapları seçiyorum.

10. Sadece basılı kitap okumak mı yoksa sadece E-kitap okumak mı?

 E-kitap 'ı doğru kullanıldığında çok faydalı bulsam da basılı kitapların yerini hiçbir şeyin dolduramayacağı aşikâr. 


 Would You Rather taginin soruları ve sorulara verdiğim yanıtlar bu şekildeydi. Umarım keyif almışsınızdır. Bir sonraki yazımda görüşünceye dek kendinize iyi bakın sevgiyle kalın.


 

Tüm Hakları Saklıdır.

14 Kasım 2014 Cuma

Çekiliş #6 (Özgür Göç Sponsorluğunda)

Çekiliş Tarihi

14 - 26 Kasım 
Kapandı

 Herkese merhaba. Yepyeni bir çekiliş ile karşınızdayım. En güzel hediye kitaptır düşüncesiyle sizlerle birbirinden güzel romanlar paylaşmaya devam ediyorum.

 Bundan birkaç gün öncesinde Sayın Özgür Göç benimle iletişime geçerek içinde kitap severlerin bulunduğu her işte seve seve gönüllü olacağını belirtti. Desteğinden ötürü Özgür Göç'e çok teşekkür ederim.

 Gelelim kitabımıza. Cinemascope Yayınları'ndan çıkan Bir Katilin Anıları, anlattığı cinayetlerle dinleyicileri kendine hayran bırakan bir radyocunun öyküsü. Peki ya cinayetlerin bu denli ayrıntılarını biliyor olması bir tesadüf mü?

 Özgür Göç'ün ilk romanı Bir Katilin Anıları İMZALI bir biçimde içinizden tam 10 KİŞİYE (6 Instagram ve 4 Blogger talihlisi olmak üzere) hediye edilecek.  

 Çekilişe katılmak için yapmanız gerekenler ise çok basit.

Instagram'dan katılmak için;

- Instagram hesabımı TAKİP ediyor olmanız ve paylaştığım çekiliş fotoğrafının altına KATILDIM diye yorum yapmanız yeterli olacaktır.

Not: Gizli profillerin çekiliş sonlanana kadar hesaplarını açık tutmaları önemle duyurulur. Birden fazla KATILDIM yorumu bırakmayın aksi halde katılımınız geçersiz sayılacaktır.


Blogger'dan katılmak için:

- Blog'umu herkese açık bir biçimde TAKİP ediyor olmanız(farklı bir GFC ismi kullanıyorsanız lütfen aşağıda belirtin) ve bu postun altına KATILDIM yazmanızın yanı sıra size ulaşabileceğim bir MAIL adresi eklerseniz sevinirim.

 Çekiliş 14 Kasım'da başlayıp 26 Kasım'da (00:00) sona erecek. Instagram kazananları random.org ile belirlenirken Blogger talihlileri kura ile belirlenecek. Sonuçlar ise 27 Kasım'da açıklanacak.

 Özgür Göç'e bir kez daha teşekkür ederken herkese bol şans diliyorum.

 Çekiliş an itibariyle sona erdi. Toplamda (kuralları yerine getiren) 18 kişi arasından 4 kişi imzalı Bir Katilin Anıları kitabına sahip olmaya hak kazandı. Daha adil bir çekiliş olması adına katılımcı listesini sizinle paylaşıyorum.
 Kura ile belirlenen kazananlar:
- Selime Tepeyurt (ikinci kez kazanan oldu)
- Merve Kantarlı
- Hasibe Cengiz
- Reyhan Vahapoğlu
 Umarım keyifle okursunuz. Bir sonraki yazımda görüşünceye dek hoşçakalın.
 

5 Kasım 2014 Çarşamba

Kitap İncelemesi #35 (Kırmızı Pazartesi)

Kırmızı Pazartesi

Gabriel Garcia Marquez 

Can Yayınları
Çeviren: İnci Kut
   Özgün Adı: Cronica de Una           Muerte Anunciada
      #Nobel Ödüllü Yazar

119 Sayfa - Ciltsiz

 ★ ★ ★  ☆

İşleneceğini herkesin bildiği bir cinayetin öyküsü...

KAPAK:

 Can Yayınları'nın yeni basım kitabın kapağında Santiago Nasar'ı öldürmek üzere ellerindeki körelmiş bıçaklarla bekleyen ikiz kardeşler Pedro ve Pablo Vicario'nun yanı sıra henüz gelinliğini bile üzerinden çıkaramadan evliliği birkaç saat içinde sona eren kız kardeşleri Angela Vicario'yu da görebilmek mümkün. Bunun yanı sıra yıllar sonra bu korkunç cinayeti yazıya döken yazarın dakdilosu da yatağın üstünde öylece durmakta. 
 Hem konuyla özdeşleşmesi hem de son derece şık olması sebebiyle kapak tasarımını çok beğendiğimi söylemeliyim.


YAZAR HAKKINDA:

 Geçtiğimiz Nisan ayında 83 yaşında iken hayata gözlerini yuman yazar, dünya edebiyatına birçok önemli eser kazandırmakla kalmamış, 1982 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne de layık görülmüştür.
 Kolombiya'da yaşanmış gerçek bir cinayeti konu alan bu kitabında yazar sonu bilinen bir hikayenin arka planını bize yalın ve akıcı bir dille anlatmakla kalmayıp bunun yanı sıra halkın ortak davranış biçimini de gözler önüne seriyor.
 Aynı zamanda sinemaya da uyarlanan bu eser 1 Mayıs 1981'de İspanya, Meksika, Kolombiya ve Arjantin'de yayımlandı.


KONUSU:

 Sokakların hâlâ izini taşıdığı eşsiz düğünden yalnızca birkaç saat sonra öleceğinin farkında olmayan Santiago Nasar, gözlerini bir felaketin baş göstereceği hissedilen o pazartesi gününe açmıştı.
 Nasar'ın dışında herkes, Pedro ve Pablo Vicarcio kardeşlerin onu öldüreceklerini biliyordu. Ancak bilmedikleri şey, bunu ne için yapacaklarıydı.
 Başlarda kimse bu saf kardeşlerin birini öldürebileceğine ihtimal vermemiş, söylediklerini akşamdan kalma olmalarına yormuşlardı.
 Oysa ikizler her önüne gelene Nasar'ı bugün öldüreceklerini söylüyor, sanki onları durdurmaları için insanlardan yardım istiyorlardı. 
 Fakat bütün bu çabalara rağmen kimse onları engellemeye çalışmayacaktı.


KİTAP HAKKINDA:

 Sonu başından belli olan bu ilginç kitap, bir yandan namus uğruna işlenen o korkunç cinayeti anlatırken öte yandan fahişelerin de içinde bulunduğu kasaba halkının vurdumduymaz tavrını da eleştiriyor.
 Yazarın kullandığı teknik neticesinde tek bir ağızdan birçok kişinin olaydaki konumlarını, bakış açılarını ve yaklaşımlarını okumak bana göre bu kitabı başarılı yapan en önemli etken.
 Her şey bir yana sonu bu derece bariz olan kitabın bu denli sürükleyici olması da yazarın ne kadar usta olduğunun kanıtı.

SONSÖZ:

 Gabriel Garcia Marquez'in Kırmızı Pazartesi'ni kısa soluklu bir roman arayanlara öneririm. Ayrıca yazarın çok daha bilindik olan Yüzyıllık Yalnızlık kitabını da okuyabilirsiniz.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...