23 Haziran 2014 Pazartesi

Kitap Alışverişim #1 ( D&R Can Yayınları 5 TL Kampanyası )




SATIN ALDIĞIM KİTAPLAR

Marc Levy - İlk Gün
Marc Levy - İlk Gece 


 '' En Fazla Kaç Kitap Taşıyabilirsin? ''


 Öncelikle herkese merhaba. Bugün sizlerle yaklaşık 1 hafta önce D&R'dan yaptığım minik alışverişi paylaşacağım.

 Birçoğunuzun da bildiği üzere D&R'ın bu sene 4.sünü düzenlediği yaz indirimi 23 Mayıs'ta başladı.

 Can Yayınları bünyesinde bulunan birçok yerli ve yabancı yazarın kitapları 5 TL'den satışa sunuldu. 

 Okuyucuyu yeni yazar ve kitaplarla ucuz yoldan buluşturan bu kampanya sayesinde birçok kişi evine birbirinden güzel kitaplar ve yüzlerindeki kocaman gülümseme ile döndü. 

 Ben alışverişimi İzmir Forum Bornova'daki D&R'dan yaptım ve bu kampanya sayesinde Marc Levy ile tanışmış oldum. İlk Gün ve İlk Gece öncelikle beni tasarımlarıyla etkiledi. Can Yayınları'nın klasikleşmiş beyaz kapaklı kitaplarını satın alabileceğiniz gibi, kampanya dahilinde bulunan birçok yeni tasarımlı kitabı da edinebilirsiniz.

 Daha önce hiç Marc Levy kitabı okumadığım için yeni bir yazar keşfetmekten ötürü kendimi çok şanslı ve mutlu hissediyorum.

 Instagram'da paylaştığım fotoğraf sayesinde Marc Levy ile ilgili birçok güzel yorum okudum. 

           Instagram Hesabıma Ulaşmak İçin Tıklayın

Ayrıca her iki kitabında 29 TL gibi yüksek bir fiyat etiketine sahip olması da satın almamda büyük bir etken oldu. Toplamda 58 TL'lik kitapları ben 10 TL gibi komik bir rakama almış oldum.
Bulunduğum mağazada Marc Levy'nin bir diğer kitabı olan ''Gelecek Sefere'' kalmadığı için onu da ''gelecek sefere'' almayı planlıyorum. 

 Bunun yanı sıra Susanna Tamaro'nun kitaplarını alıp almamakta kararsız kalıp son anda vazgeçtim. Belki ilerleyen günlerde onlara bir şans daha verebilirim.

 Son olarak, indirimden yararlanmak için D&R kartınız olması yeterli ve kampanya yalnızca D&R mağazalarında geçerli bu da internet üzerinden yaptığınız alışverişte indirimden faydalanamayacağınız anlamına geliyor.

 Unutmayın kampanya yaz boyunca devam edecek. Herkese keyifli okumalar.

İlk Gün Yazıma Ulaşmak İçin Tıklayın

İlk Gece Yazıma Ulaşmak İçin Tıklayın

 

Bu Kampanyadan Alabileceğiniz Birkaç Kitap:

  1. Marc Levy - İlk Gün
  2. Marc Levy - İlk Gece
  3. Marc Levy - Gelecek Sefere 
  4. Susanna Tamaro - Her Melek Korkunçtur
  5. Susanna Tamaro - Sonsuza Kadar
  6. Susanna Tamaro - Var Olan Ada
  7. Susanna Tamaro - Sessizlik Bir Erdemdir
  8. Susanna Tamaro - Yanıtla Beni
  9. Susanna Tamaro - Rüzgâr Ne Diyor 
  10. Susan Fletcher - Gümüş Karası Deniz
  11. George Eliot - Silas Marner 
  12. Ann Hood - Ölüm Yazarı İlanı
  13. Uwe Timm - Morenga
  14. Daniel Kehlmann - Sesler
  15. Alexandre Jardin - Zebrail
  16. Jean Rhys - Geniş, Geniş Bir Deniz
  17. Sybille Bedford - Tanrıların Gözdesi 
  18. Sybille Bedford - Miras
  19. Sybille Bedford - Bataklık Kumu
  20. Sue Townsend - Bir Yeniyetmenin Gizli Günlüğü
  21. Rober Walser - Gezinti
  22. Licia Troisi - Tiran ve Genç Kız 1
  23. Licia Troisi - Tiran ve Genç Kız 2
  24. Can Dündar - Aşka Veda
  25. Can Dündar - Birand
  26. Tahsin Yücel - Sonuncu
  27. Tahsin Yücel - Goltan Devrimi
  28. Faik Baysal - Elleri Sesinin Rengindeydi
  29. Aydın Büke - Romantizmin Işığı Clara
  30. Semih Gümüş - Yazının Sarkacı Roman
  31. Ayşe Sarısayın - Denizler Dört Duvar
  32. Murat Gülsoy - Bu An'ı Daha Önce Yaşamıştım
  33. Nazlı Eray - Kız Öpme Kuyruğu

20 Haziran 2014 Cuma

Kitap İncelemesi #15 (Hale Serisi 1 / Hale)


                 Hale
    Alexandera Adornetto

         Pegasus Yayınları 
      Çeviren: Esra Kılıççı
        Özgün Adı: Halo
        478 Sayfa - Ciltsiz

                ★ ★ ☆ ☆ ☆


'' Aşk kötülüğe karşı koyacak kadar güçlü müdür? ''


 KAPAK:

 Serinin ilk kitabı olan Hale'nin ön kapağında, saçları alnına düşen Xavier ile, muazzam kanatları ve aşk dolu gözleriyle ona bakan Bethany resmedilmiş. Ayrıca kapak tasarımında altın detaylarda göze çarpıyor. Pegasus Yayınları tarafından yayımlanan kitabın kapak tasarımını konuyla özdeşleşmesi ve ilgi çekiciliği açısından oldukça başarılı bulduğumu söylemeliyim.
 Bunun yanı sıra iç kapakta da kitap hakkında birçok iyi eleştiri bulunmakta.



YAZAR HAKKINDA:

  Alexandra Adornetto, Hale kitabı yayımlandığında yalnızca 18 yaşındaydı. Kısa sürede büyük başarılara imza atan yazar kitap okumayı çok sevdiğini ve iflah olmaz bir kitap alıcısı olduğunu söylüyor.
 Yazarın tam bir kitap kurdu olduğunu ve bu nedenle Hale kitabını yazım süreci içerisinde birçok kitaptan esinlendiğini kitabı okurken görebilmek mümkün. Üstelik yazar sade dili sayesinde bize akıcı bir kitap sunuyor.
 Ayrıca yazar kitaba, Beyonce'un kitapla aynı adı taşıyan şarkısından alıntı yaparak başlıyor.



                               '' Bebeğim, haleni görebiliyorum
                            Benim kurtarıcım olduğunu biliyorsun ''
          
Beyonce - Halo

                           


KONUSU:


 Venüs Koyu'nda karanlık güçler insanlara zorluk çıkarıyor, onları kendi taraflarına çekmeye çalışıyordu. Kötülük gün geçtikçe yayılıyor, felaketlerin ardı arkası kesilmiyordu. Ta ki Cennet'ten gönderilen 3 meleğin gelişine kadar...  
 Bethany dünyaya ilk kez geliyordu ve bu sebeptendir ki insan vücuduna alışması baş melek olan erkek kardeşi Gabriel ve daha önce de dünyayı birkaç kez ziyaret etmiş kız kardeşi Ivy'ye göre bir hayli zaman almıştı. Bu renkli evrendeki her şey göz alıcıydı. Sesler, ilk günlerde kimi sorunlar yaratsa da Bethany kısa süre sonra onlarla nasıl başa çıkabileceğini anlamıştı. İşin zor kısmı ise giysilerinin altındaki kanatlarının bazen günlerce kaskatı bir biçimde hareketsiz kalmasıydı. Ama bütün bunlar katlanılmaya değerdi çünkü insanları kötülükten uzak tutma görevi ona Tanrı tarafından verilmişti. 
 Gabriel ve Ivy'nin yanı sıra bazen kendisi bile bu önemli iş için neden seçildiğini düşünüyordu. Çünkü henüz yeteneğini bile keşfedememişti. 
 Bethany diğer meleklere nazaran insanlara ve duygulara daha yakındı. Belki de seçilmesindeki sebep buydu. Ancak insanlara bu kadar yakın olmak doğru değildi. Üstesinden başarıyla gelmesi gereken bir görevi vardı ve bu yüzden yeterince sorumlu davranmalıydı. Ne de olsa kısa süre sonra yeniden ait olduğu yere Cennet'e gidecekti.
 Çok geçmeden, insanlara olan bu yakınlığı onun hayatının aşkı ile karşılaşmasını sağlayacaktı. Ona koşulsuz bağlanacak ve onu kaybetmeyi ne olursa olsun göze alamayacaktı. Peki ya melekler konseyi bu ilişkiyi onaylayacak mıydı? Kötü güçler onların aşkına göz mü yumacaktı? 


Hale Kitabının Tanıtım Videosu




KİTAP HAKKINDA:

 Yazar, bu kitapta fantastik imgeleri kullanırken daha baskın olarak aşk temasını işleyerek okuyucuların beklentilerini farklı bir yöne çekmiş. Yani Hale'ye salt fantastik bir kitap demek yetersiz olur. Bu aynı zamanda genç yetişkinlere hitap edebilecek bir aşk romanı da. 
 Henüz 18 yaşındaki bir gencin elinden çıktığını göz önünde bulundurursak, dil açısından oldukça başarılı bulduğumu söylemeliyim. Bu sebepten ötürü, kitap okumayı sevmeyen kimselerin, fikirlerini değiştirebilecek güçte. Ancak kimi yerlerde konunun nereye varacağını tahmin etmek hiç de zor değildi. Belki de bu nedenden dolayı heyecanla değil de keyifle okuyabileceğiniz bir kitap olacaktır.


SONSÖZ:

 Eğer kitabı okuyup beğendiyseniz serisinin diğer kitapları olan Hades ve Cennet'i de okuyabilirsiniz. 
 Ayrıca melekler ve onların aşklarıyla ilgileniyorsanız Melekler Şehri filmini izlemenizi öneririm.


Melekler Şehri Filminin Fragmanı



19 Haziran 2014 Perşembe

Çekiliş #1 ( Instagram'da 1000 Takipçiye Ulaşmam Şerefine )



        İlk Çekiliş

 18.06.2014 - 01.07.2014
          Kapandı 

 Öncelikle herkese merhaba. Umarım gününüz güzel geçiyordur. Bugün sizlerle her zamankinden farklı olarak bir çekiliş duyurusu paylaşacağım.

 Instagram'da kısa sürede 1000 takipçiye ulaştım. Beni takip eden, beğenilerini ve yorumlarını esirgemeyen herkese yürekten teşekkür ederim.

 Blogum ve Instagram hesabım sayesinde birçok kitap dostuyla fikir alışverişinde bulunduk ve ben birbirinden değerli yeni arkadaşlar edindim. Bu yüzden çok mutluyum.
 Göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı hepinize sonsuz teşekkürler... Ancak böyle kuru kuruya teşekkür etmekle olmaz diye düşünerek bir çekiliş yapmaya karar verdim.

 Bu çekiliş için size kendi kitaplığımdan Elif Şafak'ın Firarperest kitabını seçtim. Elif Şafak benim kalemini gerçekten sevdiğim yazarlardan ve bu sebeple sizinle paylaşmak istedim.

 Gelelim Çekiliş Kurallarına :

- Instagram üzerinden yapılan bir çekiliş olduğu için Instagram'da beni TAKİP etmeniz ve Instagram'da paylaştığım fotoğrafın altına YORUM yapmanız yeterli olacaktır.

- Bu yorum KATILDIM'ın yanı sıra En Sevdiğiniz Kitap/Yazar, Şuan Okumakta Olduğunuz Kitap ya da Okumayı Planladığınız Kitap olursa bende sizin kitap zevkinizle ilgili daha fazla bilgi edinmiş olurum. 

   Instagram Hesabıma Ulaşmak İçin Tıklayın

 Çekilişimiz 1 Temmuz'da sona erecek ve herhangi bir aksilik çıkmazsa 2 Temmuz'da da sonuç Instagram hesabımda açıklanacak ve bu güzel kitap küçük hediyelerle birlikte 1 kişiye gidecek.



 Hepinize Bol Şanslar. Kendinize İyi Bakın.

 Ve çekilişimiz sonuçlandı kazanan 169 numara Özlem Kuru. Tebrikler.



               

15 Haziran 2014 Pazar

Kitap İncelemesi #14 (Kürk Mantolu Madonna)


Kürk Mantolu Madonna 
     Sabahattin Ali 

     Yapı Kredi Yayınları 
      #En Çok Satanlar
      160 Sayfa - Ciltsiz 

              ★ ★ ★ ☆ ☆


 Sabahattin Ali, aramızdan ayrılışından 66 yıl sonra bile Kürk Mantolu Madonna ile hayatlarımıza dokunmaya devam ediyor. 


KAPAK:

 Yapı Kredi Yayınlarından çıkan kitap klasikleşmiş mavi alt tonlu bir kapak tasarımına sahip. Can Yayınları gibi YKY'de tasarım konusunda köklü bir değişim yaşar mı bilinmez.

'' Hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim. İkinci defa oynayamam. ''

YAZAR HAKKINDA:

Sabahattin Ali, Türk Edebiyatında önemli yeri olan bu eserinde bize tarifsiz aşkı sunarken karakterlerle yakın bağlar kurmamızı sağlıyor. Kullanmış olduğu ağdalı dil her ne kadar okuyucuyu zorlasa da konudan bir an olsun uzaklaşmanızı kendine has üslubu ile engelliyor. 




KONUSU:

 Raif, doğası gereği mahcup ve her daim içine kapanık bir gençti. Akranlarının aksine kadınlara düşkünlüğü yoktu. Hatta onlardan uzak durmayı bile yeğliyordu ancak bu, hayal dünyasında arzularını tatmin etmediği anlamına gelmezdi. 
 Okulda yeterince başarı gösterememiş, sanata yönelmişti. İstanbul'daki Sanayii Nefîse Mektebi(Güzel Sanatlar Akademisi)ne girmeyi aklından geçirmiyor değildi ancak resim yaparken bile kendini ve duygularını açığa çıkarmaktan çekiniyor, adeta korkuyordu. 
 Babasının isteği üzerine Berlin'e sabunculuk mesleğini öğrenmeye giden Raif, başlarda kendini yalnızca dil öğrenmeye adamıştı. Sonraları bu işten de sıkılmaya başladı. Her gün birbirinin tıpatıp aynısıydı. Kaldığı pansiyonda sürekli aynı kişileri görüyor her defasında aynı konuların tartışıldığı ortamlarda bulunuyordu. Hayatının böyle manasız geçeceğini ise yıllar önce zaten kabullenmişti. 
 Günlerden bir gün gazetede gördüğü sergi haberi dikkatini çekti. Ayakları onu serginin yapılacağı yere doğru adeta sürüklüyordu. Kaderinin bu saatten sonra tümüyle değişeceğinden habersiz yürüyordu. Ve Raif, uzun zamandır aradığı ''neden yaşıyorum?'' sorusunun cevabını işte o sergide bulacaktı.

 '' Bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. ''


KİTAP HAKKINDA:

 Sabahattin Ali, kendini dış dünyadan soyutlamış bir karakterin sevgiyle yeniden doğmasını anlatırken, ömrün ne kadar çok yaşadığınızla değil ne kadar dolu yaşadığınızla ilgili olduğunu bize bir kez daha hatırlatacak. 

SONSÖZ:

 Birçoğunuz çoktan okudunuz ama eğer hâlâ okumayanlarınız varsa Kürk Mantolu Madonna'yı en kısa zamanda okumanızı öneririm.

Kuyucaklı Yusuf Yazımı Okumak İçin Tıklayın
                  
 

10 Haziran 2014 Salı

Kitap İncelemesi #13 (Sol Ayağım)


    Sol Ayağım
  Christy Brown

       Nemesis Kitap
  Çeviri: Filiz Kahraman
Özgün Adı: My Left Foot
     #100 Temel Eser
    189 Sayfa - Ciltsiz

        ★ ★ ★ ☆ ☆


Bir başarı öyküsü...


KAPAK:

 Nemesis Kitap tarafından yayımlanan bu kitabın kapak tasarımını her ne kadar beğensem de öyküyle özdeşleştiremediğimi söylemeliyim.




YAZAR HAKKINDA:

 Christy Brown, beyin felci ile dünyaya gelen, bunun sonucunda hareket ve konuşma yeteneklerinden yoksun şekilde büyümek zorunda kalan 23 çocuklu bir ailenin, hayatta kalan 13 çocuğundan biriydi. Christy'nin bu dönemdeki en büyük yardımcısı ise onun düzeleceğine kuşkusuz inanan annesiydi. Doktorların iç karartıcı konuşmalarına rağmen Bayan Brown umudunu asla yitirmedi ve ''farklı'' oğluna her daim destek oldu. Bu sebeptendir ki Christy kitabı annesine ithaf etmiştir. 
 Christy Brown, kendi hikayesini yazmaya karar verdiğinde bir gün bu denli büyük yankılar uyandıracağından habersizdi. İlk denemeleri başarılı ancak kullandığı ağdalı dil sebebiyle oldukça zor anlaşılırdı. Zamanla ve elbette Dr. Collis'in yardımlarıyla bu akıcı ve dokunaklı kitabın temelleri atıldı.



KONUSU:


 Christy dünyayla bağlantısını sol ayağı ile kuruyordu. 4 yaşındayken sol ayağını kullanarak ilk harfini yazmıştı. Zamanla kendini bu sayede daha iyi ifade etmeye başlamış, ancak elbette bu konuşabilmek kadar etkili olamamıştı. Christy farklı olduğunu ilk kez 10 yaşında anladı. Artık kardeşleriyle dışarı çıkamıyor onları oyun oynarken seyretmekle yetiniyordu. Kendini işe yaramaz bir yaratık olarak gördüğü dönemde boyalara sığındı. Resim yapmak onun yegane uğraşıydı. Daha sonraları bu uğraş kendini kanıtlama çabasına dönüşmüştü. Çevresindeki insanlar onu bir mucize olarak değerlendiriyordu. Oysa o ''normal'' olabilmeyi bu mucizeye tercih ederdi. 
 Gitgide daha da içine kapanıyordu. Bütün zamanını tek başına resim yaparak geçiriyordu. Bu kafasını meşgul etmesi açısından iyi bir gelişmeydi ancak kendini insanlardan dışlaması her şeyi daha da zorlaştırıyordu. 
 Sonraları renkler yetmez oldu. Christy içindeki duyguları tam anlamıyla nasıl yansıtacağını bilmiyordu. Çok geçmeden aklına bir fikir geldi. Yazacaktı. Ama nasıl? Tedavi süresince sol ayağını kullanmamaya söz vermişti. O halde kardeşi ona yardım etmek zorunda kalacaktı. 
 Christy söylüyor kardeşi yazıyordu. Kendi hikayesini anlatıyordu. Çünkü başka türlü içindeki bu duygu karmaşasını durduramazdı. Ve çok geçmeden dünyaya adını duyuracaktı.


KİTAP HAKKINDA:

 Christy Brown sık sık böyle olmasaydı ne olurdu diye düşünüyordu. Ve kendi kendine neden ben diyordu. Neden ben ''farklı'' olmak zorundayım.
 Aslında cevabı yazdığı kitapta saklı. Eğer böyle olmasaydı Christy Brown diğer tüm erkek kardeşleri gibi babasının izinden yürüyecek ve duvar örme işçisi olacaktı. Duvar örme işinden hiç anlamıyordu. O sanatçı ruhuna ve yeteneğine sahipti. 
 Neden ben? Neden Christy Brown? Çünkü ancak o böyle bir kitapla binlerce insana umut ışığı olabilir ve onlara başarabileceklerini anlatabilirdi. 
 Bu kitap size ne olursa olsun pes etmeyin diyor. Savaşın. Gerekirse düşün, yaralanın ama yine de savaşın. Çünkü ancak bu sayede başarabilirsiniz. 

SONSÖZ:

 Meb onaylı 100 temel eser arasında yer alan bu kitabı büyük küçük herkes okumalı. Eğer kitabı okuduysanız 1989 yapımı Sol Ayağım filmini de izleyebilirsiniz.



Sol Ayağım Filminin Fragmanı



6 Haziran 2014 Cuma

Kitap İncelemesi #12 (Anne Frank'ın Hatıra Defteri)




Anne Frank'ın Hatıra Defteri
       Anne Frank 

 Epsilon Yayınları 
Çeviren: Hakan Kuyucu
Özgün Adı: Anne Frank / Het Achterhuis
#Dünya Klasikleri
341 Sayfa - Ciltsiz

★ ★ ★ ☆ ☆


 Uzun süredir kendimi hazır hissetmediğim için okumayı ertelediğim bu kitabı sonunda bitirebildim. 


  '' Her şeye karşın insanların aslında iyi olduğunu düşünüyorum. '' 


KAPAK:

 Bu kitabı alırken özellikle Epsilon Yayınlarını seçme sebeplerimden biri de kırmızı ve krem renklerinden oluşan kapak tasarımı oldu. Tasarım için seçilen siyah beyaz fotoğraflardaki Anne Frank'ın hayat dolu gözleri ve sıcacık gülümsemesi ise sizi gerçek anlamda etkileyecek. 


YAZAR HAKKINDA:

 Anne Frank Yahudi bir ailenin küçük kızıydı. Ailesiyle birlikte Hollanda'da yaşıyordu ve Hollanda'yı çok seviyordu. 13 yaşında olmasına rağmen olgun düşüncelere sahipti ancak ona dışarıdan bakan biri kesinlikle tam tersini düşünürdü. Bunu önemsemiyormuş gibi görünse de aslında içine atmaktan başka bir şey yapmıyordu. Her zaman güçlü durmaya ve ağlamamaya çalışıyordu çünkü bu zayıflıktı ve Anne asla zayıf biri olamazdı. Duygu karmaşaları yaşadığı doğruydu ve bu konuda ona en çok yardımı dokunan şey günlüğü olmuştu. Anne Frank günlüğü yalnızca kendi için tutuyordu. Bir başkasının okuyabileceğini hayal bile edemiyordu. Üstelik kim 13 yaşındaki bir kızın sorunlarıyla ilgilenirdi ki. Ancak Oranje radyosundaki Eğitim Bakanı Bolkenstein'ın konuşmasını dinledikten sonra fikirleri değişmişti. Bakan Alman işgali altındaki Hollanda halkının acılarına tanıklık eden her şeyin kamuoyuna açık haline getirileceğini söylüyordu ve Anne Frank savaş sonrasında yazacağı kitap için günlüğünü temel almaya karar verdi.

 '' Hepimiz yaşıyoruz ne için olduğunu bilmeden.''


KONUSU:


 Anne Frank ergenlik dönemine henüz girmiş asi ve akıllı bir kızdı. O çağdaki her çocuk gibi ailesiyle çeşitli problemler yaşıyordu. Okulda birçok kişiyle iyi anlaşıyordu ancak kendini bütünüyle anlatabileceği yakın bir arkadaşı yoktu. Kız kardeşi Margot ise onunla oldukça zıttı. İşte tam da bu sebeplerden günlük tutmaya karar vermiş, duygularını düşünceleri sevinçlerini hüzünlerini yazıya dökmüştü. Yazmak ona her zaman iyi hissettiriyordu. Tanrı'ya çoğu kez ona yazı yazabilme yeteneği verdiği için şükretmişti. Şimdi 1941 yılının yazında hayat onu olduğu noktadan çok uzaklara sürükleyecekti. Savaş şiddetini gitgide arttırıyordu ve Frank ailesi yaşamına saklanarak devam etmek zorundaydı. Üstelik yalnızca onlar değil Van Daan'lar(Van Pels) ve sonradan aralarına katılacak olan Bay Dussel(Fritz Pfeffer) da onlara eşlik edecekti. 
 Arka Ev onların sığınma yeriydi. Burada güvendelerdi ancak elbette uymaları gereken bazı kurallar vardı. Mümkün olduğunca sessiz kalmak zorundalardı. Dışarısıyla bağlantıları yok denecek kadar azdı. Miep ya da Bep onlara olup bitenleri anlatıyordu. Dışarı çıkmak şöyle dursun çoğu zaman alt kata inmek bile risk taşıyordu. 
 Anne Frank işlere yardım etmediği zamanlarda genellikle ders çalışıyor(özellikle tarih, fransızca,mitoloji), hikayeler yazıyor ve elbette günlüğüyle ilgileniyordu. Hatta ona bir isim bile koymuştu. Kitty onun kısa zamanda onun her şeyini anlatabileceği en yakın arkadaşı olmuştu. 
 Annesiyle tartışmalarının ardı arkası kesilmiyordu. Anne çoğu zaman gözyaşlarıyla yastığını ıslatarak uykuya dalıyordu. Peki bunların sorumlusu kimdi? Anne kendi hatalarını görebiliyordu. En azından daha iyi olmaya çalışıyordu. Ama annesi her şeyden onu sorumlu tutuyordu ve bu hiç adil değildi. O kesinlikle ileride annesi gibi bir anne olmayacaktı.
 Her gün birbirinin neredeyse aynısıydı. Anne daha ne kadar burada kalacaklarını bilmiyordu. Her şeyin bir an önce sonlanmasını dilemekten başka ellerinden bir şey gelmiyordu. Arka Ev'de kavgalar hiç bitiyordu. Van Daan'lar sürekli sorun çıkarıyordu ve Anne buralardan uzaklara gidebilmeyi çok istiyordu.
 Peter bu özlemi biraz da olsun bastıracaktı. Anne ve Peter arasındaki bağ giderek güçlenecekti. Ama hiçbir şey havayı koklamaktan daha güzel değildi. Özellikle de güzel bir mevsimde... Ve Anne bu olasılığa oldukça uzaktı.
 1 Ağustos 1944'te Anne Kitty'ye son mektubunu yazmıştı. Bundan 3 gün sonra ise Arka Ev polis baskınına uğradı. Ve 8 kişiden geriye sadece bu günlüğün yayımlanmasını sağlayan babası Otto Frank kaldı.

'' Öldükten sonra yaşamaya devam etmek istiyorum. ''





KİTAP HAKKINDA:

 Anne Frank hiçbir şeyden habersiz hayal kuruyordu. İleride önce bir gazeteci sonra ise başarılı bir yazar olacaktı. Yazmak ona bahşedilmiş en güzel şeylerden biriydi. Üstelik bu sayede kendisini ölümsüz kılacaktı. Ancak Anne Frank'ın bilmediği şey bunun bu kadar çabuk olabileceğiydi.
 Henüz 15 yaşında hayata gözlerini yumdu. O diğerlerinden şanslıydı belki de.2 yıl boyunca saklanabileceği bir yer bulmuştu kendine. Korkuyla yaşamak zordu elbette ve ölümü beklemek. Her şeye rağmen umut etmeyi bırakmıyordu çünkü eğer bırakırsa yaşayan bir ölüden farksız olmayacağını biliyordu. 
 Dışarıdakilere yardım edememek onu ve diğer 7 kişiyi derinden yaralıyordu kendilerine bile yardım edemezken. Anne bazen rüyalarında arkadaşlarını görüyor onların hayatta kalıp kalmadıklarından şüphe ediyordu. Peki neden o hâlâ yaşıyordu? Cevabı basitti onun yazacak çok şeyi vardı. 
 Açlığa zorda olsa dayanıyordu insan peki ya havasızlığa? Ne zamandır sokakta yürüyebilmenin hayalini kuruyordu, açan çiçeklerin kokusunu içine çekebilmeyi, tekrar okula gidebilmeyi. Daha kaç mevsim geçecekti sığınakta? Daha ne kadar devam edecekti bu zulüm? 


 Tüm dünyada okunan bu kitap bize savaşın ne denli kötü bir şey olduğunu acı bir tecrübeyle anlatmakta. 


SONSÖZ:

 Bütün bunların yaşanmamış olmasını ve Anne Frank'ın adını dünyaya kurguladığı muhteşem kitaplar sayesinde duyurmasını dilerdim. 
 Eğer o dönemde yaşananlara karşı meraklıysanız Anne Frank'in hüzünlü yaşamını konu alan belgeseli de izleyebilirsiniz.

                                            




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...