22 Mayıs 2014 Perşembe

Kitap İncelemesi #11 (Hayvan Çiftliği)


Hayvan Çiftliği  
      (Bir Peri Masalı)
George Orwell 


Can Yayınları

Çeviren: Celâl Üster 
Özgün Adı: Animal Farm 
#Dünya Klasikleri
158 sayfa - Ciltsiz

  ★ ★ ★ ★ ★ 
 George Orwell'ın muhteşem üslubu ile peri masalına dönüşen bir ideoloji...

'' Bütün hayvanlar eşittir. Ama bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir. ''


 KAPAK:

 Friedrich Karl Waechter tarafından tasarlanan kapak resminde, kitabın baş karakterlerinden olan ve Stalin'i temsil eden Napoleon(Napolyon)'u, insan kıyafetleri içerisinde, gazete okuyup puro içerken görmek mümkün. Hemen ayaklarının dibinde ise ona koşulsuz itaat etmekle görevli bir köpek resmedilmiş. Kitabın Can Yayınları tarafından bu yıl düzenlenen kapağı ise pembe ve siyah renklerden oluşmakta.
 Ayrıca kitabın iç kısımlarında ise konuyla bağdaşlaşan çizimler de yeralmakta.


YAZAR HAKKINDA:

 Ülkemizde daha çok Bin Dokuz Yüz Seksen Dört kitabıyla tanınan yazar, Hayvan Çiftliği adlı bu muhteşem eseriyle bize ideolojik kavramlar sunarken, masalsı anlatımı ve sade dili sayesinde bunu oldukça anlaşılır kılıyor. Birçok yayınevi tarafından çocuk kitabı olarak algılanmaması adına çevrilmeye gerek görülmeyen kitabın alt başlığının Bir Peri Masalı olmasının sebebi de budur. Kuşkusuz çocukları eğlendirebilecek bir kitap değildir ancak fabl şeklinde yazılan bu eser siyasetle uzaktan yakından ilgili olmayanların bile dikkatini çekecektir.
 2. Dünya Savaşı sırasında Yurt Muhafızları birliğinde görev alan ve aynı zamanda BBC Observer ve Tribune için muhabirlik yapan yazar bu kitabı savaşın sonlarına doğru yazmış, Stalin rejimini usta bir dille eleştirmiştir. 
 Kafka'nın Dönüşüm''le ilgili söylediği sözleri, George Orwell bize Hayvan Çiftliği ile tekrar hatırlatıyor.

 '' Her yazar hayvanlarla ilgili bir şeyler yazmak ister. Bu özgür olmanın kolay yoludur üstelik insan olmak yeterince zordur. '' 

 George Orwel'ın siyasi düşüncelerini hayvanlar üzerinden anlatmasını buna bağlıyorum. Birçoğunun o dönemde beyan edemeyeceği fikirleri Orwell bu sayede kolaylıkla dile getirmiştir.



  KONUSU:
 Beylik çiftliğinin sahibi Bay Jones(II. Nicolay'ı temsil eder) son zamanlarda daha fazla içki içmeye, hayvanların bakımını ihmal etmeye başlamıştı. Ancak Koca Reis'in(Karl Marx'ı ya da Vladimir Lenin'i temsil eder) gördüğü rüyadan sonra her şey değişecekti. Koca Reis hayvanları bir araya toplamış, onlara insanların üretmeden tüketen tek canlı olduğunu, sabahtan akşama kadar uğraşıp didindikleri halde insanların mahsülün çoğunu aldığını, karın tokluğuna çalıştıklrını, kaldıki yaşadıkları şu sefil hayatın doğal sonuna varmasına bile izin verilmediğini anlatacak, rüyasında insanların olmadığı bir dünyanın barış ve mutluluk içinde olacağını da söyleyecekti. Bu söylevden 3 gün sonra ise sonsuz uykusunda huzurlu bir şekilde ölecekti. 
 Koca Reis'in ölümünden sonra çiftliğin en yetenekli domuzları Snowball( Lev Troçki'yi temsil eder) ve Napoleon(Josef Stalin'i temsil eder) ayaklanmanın başını çekeceklerdi. Ancak kimse ne olacağı konusunda bir fikre sahip değildi. Bay Jones körkütük sarhoş olup hayvanları aç bıraktığı bir gün ayaklanma başladı. Çok geçmeden Jones çiftliği terk etmek zorunda kaldı. Hayvanlar ise çiftliğin adını Beylik Çiftliği yerine Hayvan Çiftliği olarak değiştirdiler. Artık çiftlik tümüyle asıl sahiplerinindi ve vakit kaybetmeden bazı kurallar konulmalıydı. Her konuda fikir ayrılıkları yaşayan Snowball ve Napoleon bu konuda da birbirlerine ters düştüler. Sonunda kurallar 7'ye indirgendi ve duvara asıldı.

 Yedi Emir:
  1. İki ayak üstünde yürüyen herkesi düşman bileceksin.
  2. Dört ayak üstünde yürüyen ya da kanatları olan herkesi dost bileceksin.
  3. Hiçbir hayvan giysi giymeyecek.
  4. Hiçbir hayvan yatakta yatmayacak.
  5. Hiçbir hayvan içki içmeyecek.
  6. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecek. 
  7. Bütün hayvanlar eşittir. 


 Hayvanlar özlemini duydukları huzur ortamına zorlu bir süreç sonunda kavuşmuştu. Artık herkes daha fazla çalışıyordu ancak kimse bundan şikayetçi değildi. Ürettikleri her şey kendi midelerine giriyordu ne de olsa. 
 Öteki hayvanlara açıklama yapmakla görevlendirilen bir başka domuz Squelar(Sovyetlerdeki parti yanlısı Pravda gazetesini temsil eder) zamanı geldiğinde ineklerin sütünün domuzların yemine karıştırılması gerektiğini uygun bir dille ifade edip hayvanları ikna edecekti. 
 Çiftlikte işler değişmekteydi. Snowball yel değirmeni yapılması gerektiğine inanıyor, boş vakitlerinde çizimler yapıyordu. Napoleon ise onunla aynı fikirde değildi. Çok geçmeden Snowball'u yetiştirdiği birkaç köpek zoruyla çiftlikten uzaklaştırmayı başaracaktı. Artık yalnızca Napoleon'un yönettiği çiftlik hayal edilenden biraz farklıydı. Yavaş yavaş işin rengi değişiyor daha da kötüsü hayvanlar bütün bu olanlara göz yumuyordu.



 KİTAP HAKKINDA:

Stalinizm'e yergi niteliğinde olan bu kitap, özgürlüğü ve eşitliği temel alan sosyalizmin kişiler tarafından benimsenen algı farklılıklarını bize sunuyor. Bütün bu ideolojik meseleleri herkesin anlayabileceği bir dille yazıya döken yazar, Marksizmden, Stalinizm'e geçişi hayvanlar sayesinde aktaran Orwell kamuoyunun bireyler üzerindeki etkisini, kişilerin baskı yoluyla düşüncelerini açık etmesinin engellendiğini, saman altından sular yürütmekte kimi liderlerin bir hayli usta olduğunu, bütün bunları yaparken baştakilerin aksini iddia ettiğini ve insanları buna inandırdığını masalsı bir dille bize sunuyor.
 Geçmişi, şimdiyi ve geleceği sorgulamamızı sağlayan bu kitap, sizden kendinize yönetim ile ilgili birçok soru sormanızı bekleyecek. Kimi zaman kitaptaki hayvanların içinde oldukları durumu eleştirmekten kaçındıklarına kızdığımızda ise, bizimde onlardan çok farklı olmadığımızı anlayacaksınız. 

 SONSÖZ: 

 Siyasi görüşünüz her ne olursa olsun bu kitabı okumanız gerektiğine yürekten inanıyorum. Eğer Hayvan Çiftliğini daha önce okuduysanız  yazarın çok daha bilindik olan 1984 adlı eserini okuyabilirsiniz. Bu konuları yine dolaylı yoldan anlatmayı tercih eden bir Türk yazar arıyorsanız Zülfü Livaneli'nin Son Ada kitabına bir göz atmanızı tavsiye ederim. 

 
 

13 Mayıs 2014 Salı

Kitap İncelemesi #10 (Küçük Mucizeler Dükkanı)


 Küçük Mucizeler Dükkanı
      Debbie Macomber

               Martı Yayınları
           Çeviren: Ozan Aydın
Özgün Adı: The Shop on Blossom Street
      #New York Times Bestseller
           472 Sayfa - Ciltsiz

            ★ ★ ☆ ☆ ☆

Bir tek okumayan ben kalmıştım bende okudum.


 KAPAK:

 Yasin Öksüz tarafından tasarlanan kapakta, kitabın baş karakteri olan Lydia Hoffman'ın küçük ve samimi tuhafiye dükkanının resmedilmesinin yanı sıra dikkatli baktığınızda dükkanın kapısının önünde uzanan Lydia'nın şımarık kedisi Whiskers'ı da görebilirsiniz. Kitabın kapağının sevimliliği ise sizi kendisine çekecek. Ayrıca dünya çapında 140 milyondan fazla satan yazarın kitaplarını bizimle buluşturduğu içim Martı yayınlarına da teşekkür etmek gerektiğine inanıyorum.


 YAZAR HAKKINDA:

 Tüm dünyada en çok satanlar listesindeki yerini kimselere kaptırmayan yazar, sade dili ve akıcı üslubu sayesinde kitabı kısa sürede okutmayı başarıyor.
 Blossom Street serisinin ilk kitabı olan bu kitapta yazar bize birbirinden farklı dört kadının hikayesini sunarken aynı zamanda onların ortak yönlerini keşfetmemizi de sağlıyor.
 Kendisinin de on iki yaşında örgü örmeye başladığını belirten yazar, bu kitap için yaklaşık dört yıllık bir oluşum süreci geçirdiğini söylüyor. Ayrıca yazar, tıpkı kitabın baş karakteri gibi bir tuhafiye dükkanı işleten yakın arkadaşı Linda Johnson'a teşekkür edip , kitabını ona ve iplik uzmanı olarak adlandırdığı bir diğer yakın arkadaşı Laura Early'ye adarken, kitabın gerçek hayattan esinlenildiğini vurguluyor.




 KONUSU:

 Lydia Hoffman, 30'lu yaşların başlarında olmasına rağmen geçmişinde kanseri iki kez yenmiş, hayatın değerini anlamıştı. Babasının ölümünden sonra kendi yolunu çizmeye karar veren Lydia, yapmaktan en çok zevk aldığı şeyi, örgü örmeyi kendisine iş edinmişti. Blossom sokağında kiraladığı dükkan tıpkı babasının yıllar öncesinde işlettiği dükkana benziyordu. Belki de bu sebepten Lydia daha fazla vakit kaybetmeden dükkanı kiralamıştı. Hem daha ne kadar zamanı olduğunu kim bilebilirdi ki. Beynindeki tümör geçmişti ama tekrar nüksetmeyeceğinin garantisini kim verebilirdi. Bu yüzden Lydia ablasının onu desteklememesine karşın dükkanı açmıştı.
 Jacqueline Donovan, oldukça iyi giyimli ve kendinden emin tavırlarıyla dikkat çeken bir kadındı. Ancak bütün bunlar 50li yaşların ortasında olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Kocasıyla, oğlu Paul olduğundan beri iyi bir ilişkisi yoktu. Hatta onun başka bir kadınla görüştüğünden bile şüpheleniyordu. Kimi zaman bu şüphe dayanılmaz hale gelse de Jacqueline bunu uzun süre düşünmemeye çalışıyordu. Şimdi bir de geliniyle sorunlar yaşıyordu. Oğlu ailelerine yakışmayan bir kızla evlenmişti ve Jacqueline bunun bir an önce sona ermesini umut ediyordu.
 Carol Girard, 6 yıldır mutlu bir evlilik yaşıyordu. Kocasını seviyor, onun da kendisini sevdiğini biliyordu. Evliliklerindeki tek sorun ise henüz bir çocuk sahibi olmamalarıydı. Carol işten ayrılmış ve kendini doktorların eline bırakmıştı. Bu uğurda tarif edilemez acılar çekmiş, sayısız fedakarlık yapmıştı. Ancak ne yazık ki iki kez denedikleri tüp bebek tedavisi sonuç vermemişti. Ve şimdi bebek sahibi olabilmek için son şanslarını denerken Carol'ın umut etmekten başka elinden bir şey gelmiyordu.
 Alix Towsend, aile sevgisinden uzak büyümüştü. Çok küçük yaşlardan beri kavgaların arasında kalmış, içki sigara ve uyuşturucuyu henüz küçük bir kızken anne ve babasından öğrenmişti. Annesi hapse düştükten sonra o ve abisi Tom yetimhanede büyümek zorunda kalmış, abisinin yüksek doz uyuşturucudan ölmesi sonucunda ise uyuşturucudan uzak durmaya karar vermişti.
 Bu üç kadının da Lydia'nın cuma günleri nasıl bir bebek battaniyesi örebileceklerini anlattığı kursa katılmak için farklı sebepleri vardı.
 Jacqueline iyi bir babaanne olabileceğini kanıtlamak için torununa battaniye örmeye karar vermişti. Carol ise elbette doğacak çocuğu için bu işe kalkışmıştı. Alix'in örgüyle uzaktan yakından işi yoktu. Tek amacı suçlu olmamasına rağmen ödemesi gereken kamu cezasından paçayı sıyırabilmekti.
 Ve bu birbirinden çok farklı dört kadın kısa sürede arkadaş olacaktı.




 KİTAP HAKKINDA:

 Bu kitap sizi kahkahalara boğmuyor, ağlatmıyor ya da meraklandırmıyor ama bütün bunlara rağmen kendini okuttuyor ve böylelikle farklı hayatlara tanıklık etmenizi sağlıyor. Ayrıca dört kadının hikayesini Lydia, Jacqueline, Carol ve Alix sırasını takip ederek anlatan kitap, kimi kısımlarda birçok ünlü tasarımcının örgü örmeyle ilgili sözlerini de bize sunuyor. Bunun yanı sıra kitabın son sayfalarında hikayede sözü edilen battaniyenin örgü şeması ve açıklamalarını da bulabilirsiniz.






SONSÖZ:

Eğer okuma alışkanlığı kazanmaya çalışıyor ya da bir romandan kolay sıkılıyorsanız chick-lit tarzdaki bu kitabı okuyabilirsiniz. Ve eğer beğenirseniz Blossom Street serisine ara vermeden devam edebilirsiniz.


      







6 Mayıs 2014 Salı

Kitap İncelemesi #9 (Dönüşüm)


      

       Dönüşüm
     Franz Kafka

            Can Yayınları
    Çeviren: Ahmet Cemal
    Özgün Adı: Die Verwandlung
         #Dünya Klasikleri
        84 Sayfa - Ciltsiz
            ★ ★ ★ ☆ ☆ 

 Kafka okumanın zamanı gelmişti.





 KAPAK:
 Can Yayınları tarafından yayımlanan kitabın kapak tasarımı Utku Lomlu'ya (Lomlu Tasarım) aittir. Gri bir arka plan üzerine yerleştirilmiş böcek deseninin yazar eserle bütünleşme fikrini yaratıcı bulduğumu belirtmeliyim. Ayrıca Can yayınları bu yıl kapak tasarımı konusunda köklü bir değişikliğe giderek 33 yıldır yayımladığı klasikleşmiş beyaz kapaklar yerine yazarın anlattığı hikayeyi çok daha iyi sergileyen tasarımlar sunacağını belirtmiş bu yolda ilk adımı da başta Kafka'nın Dönüşüm'ü olmak üzere birçok klasik eserde yapmıştır. Okurun beyaz kapaklarla kurmuş olduğu duygusal bağ nedeniyle yadırgadığı bu durumdan aksine memnun olduğumu belirtmeliyim.



 YAZAR HAKKINDA:

 Franz Kafka ölümünden tam 90 yıl sonra bile en çok okunan yazarlar arasındaki yerini korumakta. Gerek yaşadığı sosyal çevre, gerek aşk yaşantısı, gerekse aile ilişkilerindeki sorunları eserlerinde görebilmek mümkün.
 Franz Kafka'nın en popüler eseri sayılabilecek bu kitapla bize babası ile yaşadığı sorunları yansıtan Kafka, bunu yaparken oldukça özenli bir dil kullanıyor. Bu özenli dilin getirisi olarak kitabı okurken kimi yerlerde durabilir, cümleleri gerek sindirmek gerekse kelimelerin büyüsünü yakalamak için tekrar ve tekrar okuyabilirsiniz.





 KONUSU:
Ailesinin tüm yükünü omuzlarında taşımakla sorumlu olan Gregor Samsa, bir sabah işe gitmek üzere gözlerini açtığında umulmadık bir manzarayla karşılaşır. Kendini dev bir böceğin içine hapsolmuş biçimde bulan Samsa bunun nasıl olduğuna anlam verememektedir. Şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilemez haldeki anne babası büyük bir korku duymakta ve ilerleyen günlerin endişesini yüzlerinde barındırmaktadır. Gregor'un kız kardeşi Grete ise anne ve babasının aksine sakinliğini korumaya çalışmakta ve Gregor'un dönüşümünden sonraki bakımını üstlenmektedir. Ancak bu durum kısa süre sonra tersine dönecek ve Grete gitgide Gregor'dan uzaklaşacaktır. Peki ya Gregor eski haline dönebilecek gücü kendinde bulabilecek midir?




 KİTAP HAKKINDA:

 Birçok yayınevinde Değişim olarak da bulabileceğiniz bu kitabı değişim olarak adlandırmak pek doğru sayılmaz çünkü Gregor Samsa salt bir değişim yaşamamış, tam anlamıyla dönüşüm geçirmiştir.
 Kafka'nın söylemiyle aslında her yazar hayvanlarla ilgili bir şeyler yazma isteği duyar çünkü bu özgür olmanın kolay yoludur ve insan olmak yeterince zordur.
 Birçok felsefi düşünce ve ideolojik yaklaşım bulunduran bu kitap, bana göre de toplumun farklı olana yaptığı muamele sonucundaki yalnızlığı, umutsuzluğu ve yok oluşu anlatmakta.
 Ayrıca kimi kişiler tarafından öne sürülen Samsa karakterinin adının kliptogram içerdiği tezine de katıldığımı söylemeliyim. Her ne kadar Kafka aksini iddia etse de...
 '' İkisinin de beş harfi var. Samsa sözcüğündeki S'nin konumu, Kafka sözcüğündeki K'nin konumuyla aynı. Sonra A harfi... ''
 Kafka sözünü kesti.
'' Burada bir kriptogram yok. Samsa tümüyle Kafka ile örtüşmüyor. Dönüşüm bir itiraf değil, ama belli anlamda bir mahremiyetin açığa vurulması sayılabilir. ''
[ Kafka'nın Gustav Janouch'la konuşmalarından... 1920 - 23 ]



 SONSÖZ:

Dönüşüm kesinlikle kitaplığınızda olması gereken bir kitap.


             
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...